Şimdi ne oldu da vaz geçip gitti bir çam ağacı ? Vadinin suya yol vermesi gerekirken ne oldu da dört tekerli gelip gider oldu ? Neden bir kirpi kedi mamasına muhtaç kaldı ? Neden teslim ediyoruz her şeyi ? Gözümüzün önünde olanları nasıl göremiyoruz ?
Şehirleşme oldukça hızlı bir şekilde büyümekte. Dünya genelinde 2007 yılından sonra şehir nüfusu kırsal nüfusunu geçti. Bu sayı giderek de artmakta. Siz bakmayın şimdi şehirden uzaklaşıp uzak bir yerde ev alanların sayısının arttığına. O yerlerde nüfusun artması ve şehir alışkanlıklarının oraya taşınması ile şehir yaşamı oraya taşınmakta. Şehirleşme kötü bir şey mi peki ? Dünya ya baktığımızda şehirleşmenin en büyük olduğu toplumlar en gelişmiş ülkeler olmakta. Fakat onlarda artık bazı noktalarda şehirleşmenin bu şekilde ilerlememesi gerektiğini fark edip bu işe bazı kurallar koyabiliyorlar. Çünkü toprağın sürekli olarak beton ile mühürlenmesi çevresel, ekonomik ve sağlık sorunları beraberinde getirmekte. Bizim için sınırsız gibi görülen toprağın bir avuç kadarının oluşması bile milyon yıllar alabilmekte. Şehirde yaşamak toprağın ve çevremizin değerini daha iyi anladığımız anlamına gelebilir mi ? Şehirde yaşayanların toplumda daha bilinçli olduğu söylenebilir mi ?
Ulaşım ve iletişimin geldiği nokta kent yaşamındakiler ve kırsal alandakiler arasında düşsel uzaklaşmayı daraltmakta. Yani iki kısımda yaşayan kişi de internet sayesinde yeni çıkmış teknolojik bir alete ulaşabiliyor, haberleri okuyor hatta podcast olarak dinleyebiliyor. Ne kadar düşsel evrenler bir birine yaklaşsada yaşanılan çevre yaşam üzerine büyük etkiler sunmakta. Kent yaşamı içerisinde bulunan bir kişi hangi çevresel değişimlerin farkına varır ? Yol çalışmaları , boş arsaya başlanan bina, okulların açılması ile trafiğin artması gibi durumlar dikkatini çeker. Kırsal kesimlere gittiğinizde neler olacaktır ? Çevreniz değiştiği zaman algılarınızda ona göre değişime uğrayacaktır. Artık daha çok ağaçlara dikkat eder, kuşları dinler olacaksınız.
Geçenlerde kuş gözlemi için gittiğim Denizkent Köyü /Manavgat civarında birisi seslendi arkamdan.
-Siz kuşlara mı bakıyorsunuz ?
-Evet -Bizim köye bir kuş geldi. Renkli sabah akşam ötüyor ne olduğunu bilemedik papağana benziyor.
-Emin misiniz papağan olduğundan, sığırcık, alakarga, saksağan olmasın ? (Genelde yeşil mavi tonlu kuşlar papağana, gri renktekilerde serçe güvercine benzettiklerinden bu soruyu sordum ama kendimi yerel halkın yanında olduğumu unutmuştum.)
-Yok canım onları biliyoruz değil.
Bir süre sonra köy meydanına gittim. Bana seslenen adam lise 1. sınıfa giden oğlu Murat’ı çağırdı. Murat elinde tüfek ile gelince üzülme ve birazda kaygı yaşadım. Yoksa kuşu vurmuş muydu ? Neyse ki vurmamış. Murat silahı bırakıp kuşu aramaya başladık. İlk olarak neden kuş fotoğrafı çekmek için buralara geldiğime anlam veremesede sohbet ettikçe durum onu epey heyecanlandırdı.Akşama doğru pikan cevizi yerken iskender papağanını görebildik. Tür iskender papağanı idi Türkiye de sahiplerinden kaçıp üreme gösterebilen iki papağan türünden bir tanesi . İstilacı ve rekabeti seven bir tür. Antalya da daha önce hiç karşılaşılmadığından yakın bölgelerdeki otellerden kaçmış olacağını düşünüyorum. Murat ise devletin gelip saldığına inanıyor 🙂 . Murat ın dediğine göre 4 birey varmış. Bu durum o bölgede yayılım gösterebileceklerine de işaret ediyordu. Köyde papağanı duymayan kalmamış herkes köylerine geldiğinden haberdar olmuştu. Köylerine yeni gelen bir ziyaretçinin varlığından bu denli haberdar olup ilgilerini çekmesi mutlu etti beni. Peki kent içinde mahallemizdeki yollar, işaretler, açılan kapatılan kafeler restoranlar dışında bizim neler dikkatimizi çekiyor? Bir rengarenk kuş olsa bizde fark eder miyiz ? Çoğumuz ne yazık ki farkında bile değiliz. Türkiye de doğada yaşayan diğer papağan türü Yeşil Papağan Karaalioğlu Parkında sürüler halinde dolaşıyorlar ve sürekli olarak ürüyorlar. Kırcami Mahallesi nde bile 3 birey gözlemlediğim oldu. Yani olay papağanda bitmiyor.
Yalıçapkını kuşları ile ilgili gittiğim bir söyleşide konuklardan bir tanesi .
-Ben 10 yıldır Antalya da kent dışında yürüyüşler yapıyor fakat hiç böyle kuşlar görmüyorum. Her yerde serçe görüyorum.
Oysa kent dışına gitmeden yalıçapkınını cam piramit de hatta lara bölgesinde daha nadir olan İzmir Yalıçapkınını bile görmek mümkün. Doğayı çok uzaklarda gizli saklı kuytu köşelerde aramamalıyız, doğa her yerde, kent içinde ve kent dışında. İstersek en yakınımızda ki mühürlenmemiş bir toprak parçasında bir çok tür çiçek açmış bitkiyi ve o çiçeklere gelen bir çok tür kelebeği görebiliriz. Baharda gökyüzüne baktığımızda kuzeye göç eden kuş sürülerini görebiliriz. Görerek ve öğrenerek korumaya başlamalıyız.
Murat geçen gün aradı;
-Abi senin papağanlar gitti.
-Nereye gitti ?
-Köydekiler, onları vurmuş abi.