Orman Patikaları | Saklıkent

                Yılın ilk pazar günü 8 Ocak 2018. Antalya yı çevreleyen torosların üzerine kar yağmış güneş tam tepede bulutları kovmuştu. Kargaşalar, sorular, akıl almaz düşünceler, kendine ait olmayan telaşeler, çıkarlar, beklentiler bütün beyininizin enerjisini çalıp götüren düşüncelerden arınacağınız pazar günü.
             Yola koyulduk, şehirin uzun gri apartmanlarının aralarında kırmızı yanınca bekleyip yeşil yanınca geçerek gösterişli dağlara ulaştık. Bir arama motoru olsa beynimin, merak ettiklerime baktığımız zaman orman içi yollar gelir en başlarda. Küçük bir girişi vardır, kimi zaman sadece toprakla kimi zamansa taşla başlar. Bazen alçalarak bazense yükselerek terk eder ana yolu. Ağaçlar ardında ucu görülmeden kıvrılır gider.
             Sonunda ne vardır ? Bir tarihi eser ? Büyük bir düzlük ? Muhteşem bir manzaraya sahip tepe ? Ne vardır bu yalnız kalmış patika yollarının sonunda ?
            Belki bir çiftçi kullandı ilk o yolu belki yangın önleme ekipleri açtı kim bilir. Ama o yollar ana yollardan yalnız olduğu kesin. Saklıkent yolu oldukça virajlı bir yol olmasına rağmen bir çok ara yol patika girer orman içerisine. Aynı durumla pek Feslikan yolunda karşılaşmayız. Bir çoğunu orman yangınlarına müdahale amacı ile açsalarda bazılarını da bölgedeki keçi besleyenler kullanmaktadır. Tabi buraları bu kadar yalnız diye ifade ettiğime bakmayın siz biz insanlar için buralar mangal yerleri, pet şişe biriktirme alanları : ) Bu yılın ilk pazar günü saklıkent yolundaki bu orman yollarından birine girip keşfe koyulduk. Yolu toprak olmasına rağmen oldukça geniş ve düzgün. Yol çok güzel manzaralara sahip.

          Her zaman orman içlerinde bulunan küçük yeşil boşluk araziler hoşuma gider. Bu yol boyunca da orman içinde girişleri biraz zorda olsa bu tür yerler var. Buralardan bir tanesinin ortasında şimşek düşmüş kuru bir ağacın çevresinde yüzlerce açmamış dağ laleleri vardı. Burası bir toplantı yeri olmalıydı ki ilk adımımızı atar atmaz ispinozlar, kara tavuklar, öter ardıçlar, kızıl gerdanlar, baştankaralar bir anda havalanıp ormanın içine doğru gittiler. Oysa biz onların kaçmasını değil, onlara misafir olmak istemiştik. Daha sonra ne kadar beklesek çağırsak da oraya gelmediler. Kızılcahamam – Ankara geldi aklıma. Oradaki kuşlar bu kadar benden korkmamış, yiyeceğimi onlarla paylaşmıştım. Ama ne yazıkki doğup büyüdüğüm kentin Toroslarının eteğindeki bu yamaçta kuşlar bizden korkup ormanın ardına saklandılar.

               Yolda ilerlemeye devam ettiğimizde Antalya şehir merkezinin görüldüğü güzel küçük bir vadi kenarına geldik. Burada drone ile görüntüler alırken bir şahini rahatsız etmiş olacağız ki drone etrafında dönmeye başladı. Hemen drone u indirip rahatsızlığına son verdik. Fakat Drone u yerleştirirken bir anda vadi üzerinde yüzlerce tahtalı güvercin belirdi. Dört kez yön değiştirdikten sonra batıya yönelip güneşe doğru yol aldılar. Şahinin amacı drone değil tahtalılarmış belliki. Umarım sadece şahin gibi yırtıcı kuşlara hedef olurlar bir kurşuna kurban gitmezler.

            Dönüşte yoğun araba kalabalıklığından arınıp, Boğaçayın kenarından şehire doğru süzüldük. Suyuna beton dökülmüş çayın kenarında duran şahin kederli bir şekilde güneşin batışını izlerken bizde kırmızı ışıklarda durup yeşil ışıklarda geçmeye koyulduk.

Gökçe Coşkun

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir