Sahil kenarında yaprakları dökülmüş ağacın dallarına vuruyor rüzgar, Ağacın önündeki kaldırımdan sarı saçları dalgalanan bir kız geçiyor aklı başka yerde, bir çift hafif tuzlu hafif nemli taşlara oturmuş denizden yansıyan güneşin ışıkları ile gözlerini kısıyor birbirlerine sarılıyorlar, yediği simit in son lokmasını atıyor yaşlı adam önünde duran aç köpeklere belki de bir daha görmeyecek onları, hafif bir sesi geliyor rüzgarın ve kaldırımda oturmuş çocuğun kitabının sayfasını çeviriyor, peşinde kargalar olan karabaş martı denizin ufkunda görülüyor güneş batarken.
Deniz kenarında adım attıkça ayakkabısının içine taşlar giren delikanlı kafasını kaldırıp gözlerinden düşen damlalarla tuzlu taşları yıkayan kıza bakıp yakında biz de gideriz diyor.