Eğer denizle bir kere tanıştıysanız denize hep hasret kalırsınız. Gökyüzü uzay nasıl sonsuzsa denizlerde sonsuz gelir size.
Bizler görmediğimiz şeylerle ilgili bilgi edinmemiz hayal etmemiz her zaman zor olmuştur. Denizler ve okyanuslarda bunların başında gelir. Bu büyük su kütleleri bizim gezegenimizin en temel yaşam kaynağı. Eğer bu su kütleleri olmasa idi gezegenimiz Mars’dan pek farklı olmazdı. Soluduğumuz oksijenin yüzde 70-80’i okyanuslardan üretilmekte. Bu kadar değerli bir yerde yaşamın evrildiğine şaşırmamak gerek.
Denizlerimizde yaşayan canlıları nasıl öğreniyoruz ? Balık tutanlardan değil mi ? Son zamanlarda ulaşımın hızlanması, alet ve ekipmanların yaygınlaşması her su kenarında balıkçı görmemize neden oldu. Önceleri balık tutanlara daha iyimserdim, fakat son zamanlarda ki artış tüm düşüncelerimi değiştirdi. Kuş gözlem için gittiğimiz her alanda bir olta görmezsek şaşırıyoruz. Bu durum sadece balıklar için değil o alanda yaşayan su ekosistemindeki canlılara da zarar vermekte. Sazlıklardan tutun, verimli sulak bölgelere kadar işgal edilmiş halde. Kuşların, memelilerin üreyebileceği , beslenebileceği alanlar daralmakta. Önemli role sahip canlıların alanları terk etmesi sulak bölgeler de paraziter canlıların çoğalmasına ve halk sağlığı için büyük sorunlar oluşturmasına neden oluyor
Akdeniz çevresinde 20 ülke 400 milyon insan yaşamakta. Peki bizim dışımızda kaç milyon canlı yaşıyor? Kaç tanesi sadece Akdeniz’e ait. WWF in yürüttüğü çalışmalarda sadece kaş bölgesinde 1000 den fazla canlı türü tespit edilmiş durumda. Bunlar içerisinde kırımızı listede 50 yıl ömrü olan Orfoz da var. Orfoz un genç bireyleri sığ sularda, erişkinler ise derin sularda yaşamaktalar. Sığ suda yaşayan genç bireyler avcılar tarafından avlanmakta ve erişkinliğe gelip üreyememektedirler. Neden kırmızı listede olduğu oldukça açık.
Orfozla ilk olarak Phaselis koyunda karşılaştım. Phaselis diğer yerlere göre daha el değmemiş durumda. Kayalar üzerine yerleşmiş rengarenk deniz bitkileri ve kabuklu deniz canlıları büyüleci bir manzara sunmakta. Tüm bu güzelliklere yeşil benekleri ile genç orfozunda eşlik ettiğini görmek beni oldukça sevindirdi. Fotoğraflarını çekip, rahatsız etmeden onu orada bıraktık. Umarım bir zıpkıncıya kurban gitmemiş, gün balıkları ve papaz balıkları ile keyfi yerindedir.
Kıyıda bu kadar tür göreceğimi ve fotoğraflaya bileceğimi düşünmezdim. Phaselis kıyısında 1 saatde 17 tür balıkla karşılaştım.( Red Sea Goatfish, Balon Balığı, Mystery Blenny, Black-faced Blenny, Çipura, Kara ibikli Horozbina, Melanurya, Rusty Blenny, Kefal, Gümüş Balığı, Orfoz, Sargoz, Gün Balığı, Gelin Balığı, Papaz Balığı ve Papağan balığı ). Bunlar içinden Blenny ve horozbinalar oldukça ilgi çekiciler. Siz onlara dokunacağınız seviyeye kadar sizden kaçmıyorlar. Bunlar Büyük gözleri, ayak gibi yüzgeçleri ve kamuflaj ustası olan balıklar. Denizin kertenkeleleri gibiler. 🙂 Eğer deniz altında üzerinde renkli bitkilerin olduğu kaya görürseniz ona yaklaşın ve blennyleri arayın.
Kıyıda bile bu kadar fazla türü bir arada görmek oldukça keyif verici. Ne yazık ki kıyı canlı zenginliğini giderek kaybediyoruz, ama kaybettiğimizi bilmiyoruz bile. Çünkü ne kıyılardan haberimiz var ne içinde yaşayan canlılardan. Denizi ancak yazın içine girilen tuzlu su kütlesi olarak görüyoruz. Turkuaz rengi kıyıların fotoğrafları ancak sosyal platformlarda beğeni alıyor. Şu sahile gittim, şu koyda yüzdüm demek için yollar aşıyoruz. Ama ne çevresindeki ne de denizin altındaki yaşamdan haberimiz yok. Bazende haberimiz olduğu halde zarar verebiliyoruz. Uygunsuz avlanma gibi. Daha gelişimlerini tamamlamamış deniz canlılarını öldürülerek popülasyonda ciddi zararlar oluşuyor.
Su canlıları için sadece avlanma tehdit oluşturmamakta, özellikle kimyasal ve fiziksel kirlilik hızlı bir şekilde ölümü beraberinde getiriyor. Artık gözle görülebilir fiziksel atıkların dışında mikroplastikler yaşam için büyük sorun oluşturmaya başladı. Mikroplastiklerin su ile izledikleri yol sonucunda bir denize veya bir göle ulaşmaları oldukça kolay. Metabolizmada değişime uğratılamayan ve de atılamayan bu maddeler birikim ile canlılarda ciddi zararlara yol açabileceği ön görülmekte. Tüm bunlarla nasıl baş edeceğiz ? Bilinçlenerek. Ama nasıl ? Birilerinin panolara astığı fotoğraflara yazılara bakmak sizi o canlılara yakın hissettirmez. Çevre örgütlerine para vermek sadece içinizi rahatlatır. Oysa baktığınız yeri değiştirseniz onlarla aynı suda yüzdüğünüzü göreceksiniz. O zaman yakın hissedeceksiniz.